4 Aralık 2010 Cumartesi

Çocukluğuma Dönmek Ve Yine Saatlerce Salıncakta Sallanmak İstiyorum



  Çocukluğuma dönmek ve yine saatlerce salıncakta sallanmak istiyorum...

Kaybettiğimiz ve yitirdiğimiz zaman dehşetli bir biçimde akıyor.
Ve tarihde sürekli tekerrür ediyor. Aynı objeler uçuyor, dönüyor ve yine etrafıma konuyor...

5 Kasım 2010 Cuma

Gün Batımları

Ve karşınızda müthiş bir gün batımı. Tek tek her bir karesi ayrı ayrı büyük bir özenle çekilmiştir.
Seyrinize...
 Bu 1.
                                                              
                                                                      Bu 2.


                                                                            3.


                                                                              4.


                                                                              5.


                                                                                 6.


                                                  Veee 7. Çok zevkli olduğunu söylemeliyim.


Bu fotoğrafları çektiğimde arkadaşım vardı yanımda. Ve bana, lütfen bir daha buluştuğumuzda makineni yanına alma! dedi =))  Sessizce gülümsedim.:-)  peki dedim.
Değil yanımdakini, kendimi dahi unutuyorum. Ne yapabilirim!

4 Kasım 2010 Perşembe

Seyyah Hatun Demişim Ama Hani Seyyah Olan Kısım??

Ben birşey farkettim iki gün önce gece yarısı. Aslında çok alakasız ama neyse geleceğim oraya.
Geçen Msn iletime yazmıştım ''kendi halinde biri bence(?!)'' diye. Gece baktım abim altına not düşmüş. ''Ne diyon sen kız yine zır zır'' diye :)
Ya evet ben ne diyorum zır zır yine? Sonra dedim benim yazdığım yazılarda hiç gezdiğim yerlerle ilgili birşey yok. Allahım! Bu nasıl olur? Olamaaz!!
Hemen bir hal çaresine bakılmalı dedim. Aslına bakarsanız çok manasız abimin bana söylediği ve benim aklıma gelen! Ama ne yapayım ki? Akla gelen geliyor. Benim hiiç bir suçum yok.
Neyse, ben geçen ay İstanbul, Ankara ve Yozgat turu yapmıştım.

İlk olarak İstanbul'a gitmiştim. Artık şans mı demeliyim talihsizlikmi bilemem ama gidiple gelmem bir oldu gibi. İstediğim gibi geçemedi gıcık! Ama susuyorum birşey demiyorum. Alta gördüğünüz bu fotoyu arabadan çektim. Otobüsten. Bak orada camın aksi çıkmış. Aslında baktıkça sinir oluyorum ama neyse.Şöyle Gidip bir Eminönü, Sultanahmet, ve Eyüp ve bide boğaz turu yapmak vardı. gıcıııık aklıma geldikçe ııyyyyy!!
İşte buu! Boğazı böyle gördüm. Birde ataköy falan. Neyse orayada hiç girmeyeyim.
















Sonra Ankara ve Yozgat var. Ankarayı sevrim. Güzel şehir olur kendileri. İstanbul kadar değil ama hoş şehir olduğunu söyleyebilirim. Ankarada birkaç gün batımı ve birkaç güzel alışveriş merkezi(?) çektim. Zaten büyük şehir dedinmi özelliklle Ankara olunca mevzu bahi, aklıma sadece alışveriş merkezleri gelir. Ankamall, Acity, Optimum, Antares..., gibi azami büyüklükteki yerler. Gün batımı dediğim Zat-ı şahane işte şu futuraf
















Ve Yozgat! Kendisi şirin bir şehirdir. Aslında ben kasaba demeyi tercih ederim. Yozgat deyinde aklıma  Yozgatı ilk gördüğüm gün gelir. Ben Akdeniz çocuğuyum. O zamalar 9-10 yaşlarındaydım. Çatılı ev ilk orada görmüştüm. Şaşkına dönmüştüm. aaa kartpostal gibiii dediğimi hatırlıyorum. Yozgatda nereden bakarsanız bakın çamlarla çevrili ağaçları görebilirsiniz. Benim kaldığım evin penceresinden bu sadece ufak bir manzara.

















Ve bu meşhur çamlık. Evet biliyorum çok güzel. Hele orası, o çam kokuları, yağmur yağınca toprak ve çam kokusu Allahıımm! O aralar sis vardı hep. Dağlar sisli sisli ama ona rağmen çok güzeldi.

















Ve bu Yozgatın en meşhur oteli. Tepedeki tek otel. adını unuttum. bunu çektiğim vakit sis yoktu.
Orada sanki yapma gibi duruyor. haarika bir şey ya!

















Klasik Yozgat resmi. Nerey baksanınz bununla ve o güzelim çamlıkla karşılaşabilirsiniz. Güzel ya!
Kırmızı çatılı evler. küçükken resim dersinde hep müstakil bir ev ve üstünde kırmızı bir çatı  Çizerdim. olur ya hani. işte Yozgat resim yaptığımız tabloları anımsatır. Henüz orası kirlenmemiş. Henüz diyorum. Yakındır orayo bina yığınları yapmaları.

















Buraya kadar okuduysanız tebrik ederim. daha fazla fotoğraf yükleyemiyeğim sabrım kalmadı. Blogger bir fotoğrafı 40 dakikada yüklüyor ve benim sabrımın sınırlarını zorluyor.! Keyifli seyirler
Umarım bir gün yolunuz düşer!

24 Ekim 2010 Pazar

Ben Küçükken...


Anılar, anılar... Benim o kadar çok hatıram anım varki, günler boyu geceler boyu anlatsam bitmez galiba. Artık ''ben küçükken'' diye başlayan cümleler kurduğumda bi süre sonra etrafımda kimse kalmaz galiba =P Ben küçükken şöyle olmuştu bir gün, ben küçükken böyle olmuştu, küçükken, ben küçükken... diye uzuyor. Ya ama çok ciddiyim nerden yaşamışım o kadar şeyi.

Her neyse efendim. şimdi yine ben küçükken diye birşey anlatacağım. Malum bu aralar gündem acayip savruluyor. türban, örtü, üniverste, zımbırtı. Artık midemiz kalktı bu kelimelerden. Şu ana kadar ülkemizdeki okuyan bayanlar malum üni'nin kapısında başlarında açıyorlardı. Eh bunu bilmyen yok. bende söyülüyorum daha. Neyse uzatmıyayım.

Size bu baş açma meselesiyle ilgili bir konu anlatacağım. ki bu hikaye küçüklüğümden beri beynime kazınmış adeta. ve yıllar geçtikçe saplanmış kalmış, küçülmemiş daha büyümüş olarak.

Bir gün ''Ben Küçükken'' bir televizyon programı seyrediyordum. yada seyrediyorduk orasını bilemiyorum artık. yine televizyonda bu baş örtüsü polemiği vardı. halkla yapılan röpörtaj vardı. bir tane kokoş bir kadına mikrofon tuttular onun görüşünü almak için. hiç ama hiç unutamıyorum kadın gayet kibirli bir tarzda burnu havada hiç istifini bozmadan vakur bir edayla aynen şöyle dedi ''Eğer okumak istiyorsa başını açacak.!'' Küçüktüm, ufaktım, ama bu sözler beynimde yankı yaptı. hemde defalarca. Ne demek bu.? biz böyle açtırırız işte başı. bizim istediğimizi yapacaksınız! ve yapıyorsunuz der gibi bir bakışı vardı kii... Nefret ettim, tiksindim. Ve onun gibi düşünen binlercesi. Eğer ki onlara bu fırsat verilmezse böyle konuşmaya cesaret edemezler. Ama görüyorsunuz bu fırsat ellerine veriliyor ki böyle hadsizce konuşuyorlar. O kadını şimdi görsem tanırım! Çünkü yüzü ve sözü beynime kazındı.
Şimdi köle kim oluyor?? acaba???

Ben baş açıp okuma zihniyetini anlamıyorum! Anlamayacağımda!
Bu örtü meselesi de biliyorum ki tez zamanda çözülecek. Artık onların dediği olmayacak. Ama herkes o kadar çok taviz verdiki, kaç para???

3 Ekim 2010 Pazar

Sonbahar


Hayat enteresan yahu. Bazan neler olup bittiğini bende bilmiyorum. Allahım! Birşeyler oluyor ve ben farkına varana kadar bitiveriyor. Bazı imtihanlar geçiyor. Ve biz fark edene kadar bakıyoruz ki bitmiş...
2010 dedim baktım ki Ekim ayına gelmişiz. Eylül de bitti...
Neyse bir kaç fotoğraf çektim. İnsanlar neden sonbaharda mutsuz olur anlamam. Galiba mutsuz olmak olmak için neden aradıklarından olsa gerek. Hani mutluluk batar ya.

Ne koca denizlere sığdırabildik umutlarımızı, nede martılar gibi özgür olabildik!!!
Ben şimdi gidiyorum. Bir daha ne zaman gelirim bilmiyorum.
Sevgiler...

19 Eylül 2010 Pazar

Huzur

Mavilik insana huzur veriyor!
Gök yüzü mavi, deniz mavi. Mavi olan herşeyi severim. Denize bakmayı severim. Hep severdim zaten. Oturduğum şehri sevmiyorum! Ama denizini seviyorum. Benim küçükken hayellerimi yüzdürdüğüm gemilerim vardı. Hep vardı, hala var.

Zamanın kumları arasında bir yerlere savruluyorum, ama nerelere savrulduğumu açıkçası bende pek bilmiyorum. Yapmak isteytipte yapamadıklarımız, zamanın yetersiz gelmesi, beklentiler, beklenenler ve beklenilenler...

Şairin dediği gibi '' bir kayayım, dibimde kumsal alabildiğine...''

31 Ağustos 2010 Salı

Niçin Yaratıldık Anne?


Çocuklara ödev verdim. Dedimki, düşünün bir sabah gözünüzü açtığınızda bir uçakdasınız. Ve bilmediğiniz bir yere gidiyorsunuz. İlk olarak ne yaparsınız. Ve sordum; demezmisiniz, '' biz buraya niçin geldik, nasıl geldik, nereye gidiyoruz''
Ve işte böylede soruyorum size dedim. Neden yaratıldık? Niçin bu dünyaya geldik, ve nereye gidiyoruz diye. Neciyiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz???
Bayağı bir mırın kırından sonra. dedim size ödev ve gidin annenize babanıza sorun!
Ertesi gün geldiler ve dedim, ne buldunuz diye. Hiçbiri kayda değer bişi bulamamış. ve bir tanesi annesine sormuşki '' Biz niye yaratıldık anne?'' annenin verdiği cevap ''aaa gerçekten biz niye yaratıldık?''

Ben şimdi ne söyliyeyim? Ne cevap bekliyeyim? Bu anneler babalar çocuklarından ne veriyorlarki ne beklesinler...

Acı, ama çook acı...

9 Ağustos 2010 Pazartesi

HEİDİ PETER VE ALP DAĞLARI

Soruyorum şimdi. acaba içinizde ''Heidi''yi izlemeyen varmı? yok dimi? Benim çocukluğumda hayellerimin baş tacı idi. heidi, peter Alp dağları ;-) Heidinin dedesi, peynir pişirmeleri, süt sağıp içmeleri, samanda yatak=) çatıda bir oda. Yarabbim! =) Çevreme baktığımda Heidi çizgi filmini sevmeyen ve Alp dağlarını merak etmeyen tanımıyorum. Hatta samandan yatak beni hiç bu kadar cezbetmemişti =) hey Allahım! Heidide olan bizde olmayan ne var? ne yokki dimi? Hatta ben çobanlığa bile merak sarmıştım. yolculuk yaparken hep bakardım acaba çocuk çoban varmı diye =)) ne zaman ki koyun sürülerinin yanına gitsek çocuk çoban arardım. sanki o Peter'miş gibi. Ben köy çocuğu değilim. günümüz köylerini bilmem. eskilerimizin anlattığı kadar bilirim ancak. Merak etmiştim hep. Yazarın nasıl muhteşem bir hayal gücü varmışki bu kitabı herkese sevdirmeyi başarmış. sevdirmemiş hayallerimize, rüyalarımıza kadar girmiş. Alpleri muhteşem tanıtmış. ;) Hayatımızda unutamayacağımız bir kitap olmuş.kitabını bir çok kez okumuştum. ama çizgi filmini defalarca izlemişimdir. sayısı bilmiyrum (100den sonra saymadım) =)

Herşey gönlünüzce olsun... ;-)

2 Haziran 2010 Çarşamba

Seviyorum



Seviyorum ben ayı. dolunayı hilali...
Her halini seviyorum ayın...Herşeyi seviyorum..
Hayatı seviyorum......

18 Mayıs 2010 Salı

HAHOOO

"SAZAN" YAZIP 1907 YE GÖNDER, ŞAMPİYON OLDUK DEYİP SAHAYA İNSİNLER :)))

16 Mayıs 2010 Pazar

Dünya turum başlıyoooo






Bugün tüm gazetelerde ve dün tüm gün internet sayfalarının baş köşelerine yerleşmişti bu haber. Hangi haber?
''16 Yaşındaki kız tek başına tekneyle dünyayı turladı. 210 günde ve en genç kaptan unvanını aldı''

Falan filan. Ya aslında bende turlayacaktım ama henüz tekne kullanmayı bilmediğim için ve bir teknem olmadığı için 'Henüz' Turlayamadım da.=)) Hani hep denir ya ne var ne var benim olsa bende yaparım peeh bebek işi peh peh (=
Merak ediyorum. acaba ne yedi ne içti? hep mi balık yedi? geceleri ne yaptı? salakmıydı? derdi neydi? okulu asmaktan mutlumuydu? geceleri korktumu? banyo yaptımı. =)) hahooo
merak edenlere işte resim galerisi hemide pembe renkli yatıyla.


Pempee teknelii kızııın dünya turuu

9 Nisan 2010 Cuma

Artık benimde bir gökkuşağım vaaar!



Önce çok boğucu olur herşey. Gözüne kötü görünür bir süre boyunca pek çok şey.
Bulanıklaşır, kararır, koyu bir maviliğe, lacivertimsiliğe bürünür herşey.
Sonra başlar birbirinden celalli gökgürültüleri! İşte o zaman zannederki insan bir küçük kıyamet kopmakta(!?) Ardından Rabbim yağmuru bahşeder. Rahmet yağdırır. Bereket verir. Toprağın o mis gibi kokusunu verir. çer çöp herşeyi siler süpürür Rahmet Deryası. Esas muhteşemlik yağmurdan sonra güneşin açmasıdır. Pencereler açılır o tertemiz toprak kokulu hava derin nefesler alınarak içe çekilir. Gel gör ki o çıkan Gökkuşağı Seni senden alır! Rabbim bu kadar mı güzel, bu kadar mı kusursuz olur? İnsanlar renkleri nelerden çalmışlar belli oluyor :-)

Şunu da unutmamak lazım ''Ancak yağmurdan sonra gökkuşağı çıkar!''

2 Nisan 2010 Cuma

Bahar Geldii




Tatlı bir meltem eser ötelerden. Rüzgar yüzümü okşar. Seviyorum ben rüzgarı. Denizi, maviliğini, berraklığını, pırıltısını, parıltısını. Denizin kokusunu çekiyorum içime amaçlıca ;) Yer mavi, gök mavi. Ne kadar tatlı bir mavilik bu Allahım! Geldi bahar. Ama gidici görünüyor :) Evet evet kesin bu gidici. Gitme yaa. Ne güzelde anlaşıyorduk. Bahar kolaydır. Üşürsen eğer üstüne hafif kalın bişeyler alıverirsin. Ve geçer üşümen. Yada bırak üşü boşver. Kalıcı değil ki zaten!
Bak ne kadar da güzel parlıyor.

28 Mart 2010 Pazar

Ne güzeldir bazen sessizliğin sesi.


Bomboş heryer. Hertaraf sessiz, ıssız... 
Bir sabah vakti. Yürüyorsun derin düşüncelere dalarak.
Bakınıyorsun etrafa. Kaldırımda Kollarımı yana açarak yürümek istiyor canım.
Zıp zıp zıplamak, tek ayak üzerinde koşmak.
Sessiz ve Issız..
Ya arasam bulamam, Bulsam arayamam.
Türli fikirler geçiyor cânım akıldan.
Konuşuyoruz zamanın kısalığından.
İnsanların Bir öküzün trene bakar gibi nasıl baktıklarından!!!
Garip diyor dudak kıvırıp geçiyoruz =)
Sessiz ve Issız.
Ya hakikaten bazan insan görmekten mide bulanır.
Çevre kirliliğinden,araba sesinden, kornadan, boşboğazlardan.
Pis boğazlardan, pis nefislerden, doyumsuzuktan!!!

Şaka gibi ama kimse yok. Ama nefis bir şaka. 
Sevdim ben bunuuu! =)

Zaman önümüzde aynen böyle uzundan inceye.
Ufukta bir çizgi var sanki.
Sanki değil dostum! Evet var gerçekten.
Bak ne kaldı. Giden zaman gelmiyor.
Yürüyoruz, yürüyoruz.
Ve her seferinde gençliğime sonsuuuz şükrediyorum.

1 Mart 2010 Pazartesi

Geçti hayal gibi...

 
 

Bir özlem var içimde sokakda ip atlayan,  taş sektiren
o çocuğa bir özlem var içimde.. 
Hani uçurtmasına selamlarını sevgilerini yükleyip kuşlarla yarıştırdığı deliler gibi
ipini, elinde tutup çılgınca koşan, hani içi özgürlük dolu
deniz kenarında koşarken; suratıyla dövdüğü rüzgara attığı kahkaha...
o çocuğa özlem var içimde...
Geçti işte. Şimdi istesekde gidemeyiz.
Bir hayal gibi. aynen Resmimde olduğu gibi Rüzgar gibi Hafif bulanık, sisli
biraz da puslu...
Nasıl tasasız oluyorduk. dünya bi tarafa oyuncaklarımız bi tarafa
Bir kitap sayfası gibi çevirdik geçti. 
Çeviriyoruz hayatın sayfalarını parmaklarımızla...
Dereler aştık tepeler geçtik ışıkların altında yürüdük.
Kaldırımlarda tek ayak üstünde  durduk. zıpladık.
Ama hep çocuk yanımız yanımız bizimle kaldı.
Biz onu bıraktık amao bi yanımıza yapıştı, ve bırakmıyor :)



25 Şubat 2010 Perşembe

Uçurumun Kenarındayım Hızır



Uçurumun kenarındayım hızır
Bir dilber kalesinin burcunda
Vazgeçilmez belaya nazır
Topuklarım boşluğun avucunda
Derin yar Adımı çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda

Uçurumun kenarındayım hızır
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni ha itecek

Uçurumun kenarındayım hızır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gözleri bir ret, bir davet
Gülce uzak uzak dolanır
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce semavi bir afet
Uçurumun kenarındayım hızır
Gülce bir beyaz sihir
Canıma bedel bir haz
Nur 
Nar ve nurdan bir zehir
Gülce araf'ta infaz
Bir tek bakışıyla suyum ısınır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır

Uçurumun kenarındayım hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Cahil cesaretimi alem tanır
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetül arz'dan
Deccal'dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum gülce'den
Ödüm patlıyor gülce'ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum

Uçurumun kenarındayım hızır
Bir dilber kalesinin burcunda
Vazgeçilmez belaya nazır
Topuklarım boşluğun avucunda
Derin yar Adımı çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda


10 Şubat 2010 Çarşamba

Today is my birthday :))

 
Yeah! Today is my birthday :)
 
Görüntüsü biraz bozulmuş. aman bişicikler olmaz canım.
Pastadan hiç haberim yoktu sürpriz oldu aslında. 
daha çok ben bugün boyu aşağıdaki işlerle uğraştım ;))
  
bakmayın böyle minnik göründüğüne amma uğraştırdı.
Ama ecayip lezzetliydi haa;)
Birde peynirli patatesli pufff böreği vardı :))
Ama görüntüsü pek hoş olmadığı için onu koymiyacağım.
Ya biz uğraşırken işte hayat da geçiyor gidiyor. 
Tutabilene Aşk olsun ;-))
Rabbim hayırla geçirmek nasip etsin! :))

7 Şubat 2010 Pazar

Elif Olmak

Çekim: seyyahhatun...


Elif olmak zordur
Çünkü elif olmak
Yuvarlak bir dünyada dik durmanın
Dik ve önde
Belki acıyla
Ama vazgeçmeden durmanın
Dünya ne kadar dönerse dönsün
Olduğu yerde kalmanın adıdır elif olmak
       Mevlana İdris...

Bizde dilemişiz Elif olmayı bir vakt-i seherde. 
Çok zor imiş Elif olmak, elif gibi ayakta dimdik durabilmek!!!...

27 Ocak 2010 Çarşamba



Yahu ne diyim ne söyliyeyim şimdi :) Burdan böyle göründüğüne bakmayın. Tadı güzeldi sadece. Öyle çook nefis felan değildi. Ya bişeyini eksik yaptım yada pek beceremedim. Tarifine Buradan  ulaşabilirsiniz. :-))

12 Ocak 2010 Salı

Sebzeli pilavv


           Evde baba kız başbaşa olunca  annemin yapmamı istemediği 
yemekleri yapıyorum. Babam zaten ne yapsam yer. 
Sağolsun hiç ses de çıkarmaz ;)
Vallahi ne yalan söyliyeyim tadı muhteşem ötesi olmuştu :))
                 Zaten pilavı çok severiz. hele de böyle sebzeli pilavı daha da bir çok severim.
Neyse yarasın afiyet şifa olsun inşaallah :))

4 Ocak 2010 Pazartesi

VE SONUNDA ELMALI KEK... :))



 

Ve en nihayetin de oh bee!! 

Günlerdir evin içinde avaz avaz ben elmalı kek istiyoom ben elmalı kek yiyeceğiim diye dolaşıp duruyordum. E iste iste dur. çünkü kendi sesimi anca ben duyuyorum :))) 
Canımın çekmesinden usanınca kalkıp yaptım artık ;))  Ve bu sefer diğerlerinden de farklı bir tarif buldum denedim. Gayet başarılı olduğunu söyliyebilirim. Elmalar ağza geliyor. Ne çok sert ne çok vıcık vıcık olmuş. Nefis oldu. Normal kek ölçülerinden az malzemeler kullanıp, ekstradan ceviz ve tarçın işimi gördü.. He birde küp şeker büyüklüğünde doğradığımız elmaları una bulayıp malzemelere karıştırdım. bir daha ki sefere daha minnik doğrayacağım. :)) eh ne diyip afiyet olsuuun! :))

2 Ocak 2010 Cumartesi

SANMA ŞAHIM!



sanma şahım herkesi sen sadıkane yar olur
herkesi sen dost mu sandın belki o agyar olur
sadıkane belki ol alemde bir dildar olur
yar olur agyar olur dildar olur serdar olur
                         
                                               YAVUZ SULTAN


Yavuz Sultan Selim Han'ın şiirindeki muhteşem, dahiyanece inceliği anlayabildiniz mi???